Çukurova’nın güneşi kadar sıcak, Seyhan’ın suyu kadar berrak türküler…
Adana’nın yüreğini, emeğini ve özlemini anlatır.
Her yörenin kendine has bir sesi, her toprağın kendine özgü bir nefesi vardır. Ama Adana’nın türküsü, sadece bir ses değil; bir yürek yangını, bir bereket duasıdır. Çukurova’nın rüzgârı esti mi, pamuk tarlalarının arasından bir türkü yükselir: Kimi zaman hasret kokar, kimi zaman sevdaya karışır.
Adana’da türkü, sabahın ilk ışığında tarlaya giden işçinin dudaklarında doğar. Güneş kavururken alnındaki terle birlikte söylenir. Bir kadının ellerindeki hamurla yoğrulur, bir annenin oğluna ettiği dua gibi yankılanır. Çünkü türkü, burada sadece müzik değildir; yaşamın kendisidir.
Toroslar’ın eteklerinden inen suyun sesi bile bir ezgi taşır bu şehirde. Karaisalı’da bir kaval öter, Yüreğir’de bir davul gümbürder, Seyhan’ın kıyısında sazın teli titrer. Her nota, bu toprakların insanını anlatır.
Adana’nın türküsü, “Bir yiğit gitti de dönmedi” derken, hem cesareti hem gurbeti aynı anda dillendirir.
“Portakal çiçeği kokusuna karışan bir yârin adı”dır o.
Her şehrin türküsü vardır ama Adana’nınki biraz farklıdır. Çünkü Adana’da türkü, hem acının hem umudun sesidir. Bir yandan yoksullukla mücadele edenlerin feryadıdır, bir yandan da sıcağın ortasında bile gülmeyi bilen insanların kahkahasıdır.
Bugün betonun arasında, klakson seslerinin altında bile o türküler hâlâ yaşar. Bir kahvehanede radyodan duyulur, bir düğünde saz eşliğinde söylenir. Kimi zaman içimizi ısıtır, kimi zaman bir damla gözyaşı olur.
Ama her defasında, bize kim olduğumuzu hatırlatır.
Ve o an bir türkü çalar:
Karahisar Kalesi yıkılır gelir,
Yâr oturmuş saçını yoluyor.
Ne olaydı şu dağlar yıkılaydı,
Gözüm yaşı seyranı doluyor…”
O türkünün içinde, Adana’nın kaderi vardır.
Yiğidin mertliği, sevdanın derinliği, alın terinin bereketi vardır.
Karahisar Kalesi’nin duvarlarından yankılanan bu ezgi,
Bugün de Seyhan’ın sularına, Çukurova’nın rüzgârına karışır.
Çünkü dostum,
Türküler ömrümüzü anlatan namelerdir.
Adana’nın türküsü ise;
Sıcaktır, samimidir, merttir.
Tıpkı bu şehrin insanı gibi.



