Bir elimde bilgisayar, diğer elimde cep telefonu…
Ama yüreğim boş.
Çünkü bizi bizden çaldılar.
Atalarımız, dedelerimiz, ninelerimiz; gece lambasının titrek ışığında kitap okurken, tarlada sabahın ayazında ekin biçerken, ocağın başında masal anlatırken bize bir şey bırakmak istemişlerdi: değerlerimizi.
Ama biz, bu ışığı kaybettik.
Oyun ekranlarının yapay gülüşleri, tarihimizin gerçek çığlıklarını bastırdı.
Sanal zaferlerin tozuna bulanırken, gerçek kahramanlıkların izini kaybettik.
Bir millet, geçmişinden beslenmezse geleceğe yürüyemez.
Oysa biz, geçmişimizi oyun karakterlerine, tarih kitaplarımızı dijital çöplüklere kurban ettik.
Çocuklarımızın ellerinde kalem yerine tablet, defter yerine telefon var.
Kitap kokusu, defter hışırtısı, okul bahçesindeki kahkaha unutuldu.
Evlerimiz elektronik hurdalarla doldu ama asıl kayıp, zamanımız, benliğimiz ve ruhumuz oldu.
Ey genç kardeşim, sana sesleniyorum:
Telefonunu al ama bilgi için kullan.
Bilgisayarı aç ama oyun için değil, geleceğini kurmak için aç.
Atalarının izlerini oku, tarihten öğren. Çünkü senin köklerin, dijitalin sanal ağaçlarında değil, bu toprakların derinliklerinde yeşeriyor.
Unutma:
Bizi bizden çaldılar, ama hâlâ geri alabiliriz.
Sen eline kitabı aldığında, sen tarihine sarıldığında, sen bilginin peşinden gittiğinde…
O vakit kimse bizden bir şey çalamaz.
Çünkü bir milletin gerçek hazinesi ne dijital oyunlardadır, ne sanal âlemlerde…
O hazine, geçmişin mirasında ve geleceğe açılan temiz bir ufukta saklıdır