Ulusal gazetelere ballı kaymaklı ilan dağıtıp yerel basını görmezden gelenler, Adana halkının sesini kısmış olur. Yerel medya yoksa festival de yok hükmündedir!
Adana’da Altın Koza Film Festivali yine kapıda.
Her yıl olduğu gibi yine aynı sorular havada:
Ne zaman yapılacak?
Nasıl yapılacak?
Kime, hangi katkıyı sunacak?
Eskiye oranla ne farklılık getirecek?
Ve en önemlisi; bu festivalin ateşini kim yakacak?
Açıkçası bu sorular artık bana da çok şey ifade etmiyor. Çünkü işin özüne bakınca, aynı nakaratı yıllardır dinliyoruz. “Ha Ali, ha Veli” misali değişmeyen tek şey, vitrin süsleniyor ama zihniyet aynı kalıyor.
Festival komiteleri çıkıp “Bu kez değiştik” dese de, gerçekte değişen sadece isimler oluyor. Hamam aynı, hamamcı aynı, yalnızca tellak değişiyor.
Bir başka dikkat çekici nokta da şu: Adana’daki yerel basın.
Bu şehirde günlük ve haftalık gazeteler var, bağımsız internet siteleri var. Hepsi bu şehrin nabzını tutuyor, halkın sesi oluyor. Ama iş ilan vermeye, destek olmaya gelince... Efendiler (!) dönüp arkalarını ulusal gazetelere yaslıyor. En ballı, en kaymaklı ilanlar oraya akıyor. Yerel basın ise görmezden geliniyor.
Peki sonra ne oluyor? Festivalin Adana’da nasıl karşılandığını, halkın ne düşündüğünü, şehrin gerçek nabzını kim yazacak? Ulusal basın mı? İstanbul’dan, Ankara’dan bakanlar mı Adana’nın ruhunu anlayacak?
İşte yanlış burada.
Yerel medya ile genel medya asla aynı kefeye konamaz. Çünkü biri bu şehrin kalbi, diğeri ise uzaktan bakan bir göz. Yerel basını yok saymak, aslında kendi şehrinin sesini kısmaktır.
O yüzden soruyorum:
Altın Koza gerçekten Adana’nın mı, yoksa sadece “mış gibi” yapılan bir festival mi?
Adana basını yok sayıldıkça, halkın da festivale “Bana ne, bize ne” demesi kaçınılmazdır. Çünkü yerel basın bu şehrin aynasıdır. O aynayı görmezden gelenler, kendi yüzlerini de göremezler.
Altın Koza’nın Gölgesinde: Yerel Basını Yok Saymak Yanlıştır efendiler yanlıştır..