“Kadınlar insandır, biz insanoğlu…”
Neşet Ertaş’ın bu sözüyle başlamak gerek her cümleye. Çünkü bu söz yalnızca bir cümle değil, Anadolu’nun bağrından kopup gelen bir hakikatin adıdır.
Kadın; el değdiği yeri çiçeklendirir.
Kadın; gönül verdiği yeri yurt eder.
Kadın; sabrın, şefkatin, merhametin vücut bulmuş halidir.
Kadın, bazen sofrasında buğday eken bir anne, bazen hayatın yükünü omuzlayan bir eş, bazen dört duvar arasında dünyayı güzelleştiren bir emektardır.
Anadolu kadınıysa ayrı bir destandır.
Toprak gibidir; ne kadar eziyet edilse de verimini, bereketini esirgemez.
Türkü gibidir; yüreğinin sızısını sözle, sessizliğini gözle anlatır.
Dağ gibidir; arkasına yaslanırsan güven verir.
O, sabah ezanıyla uyanan, tandır başında yoğrulan, çocuklarını sevgiyle büyütürken hayatın her cefasına göğüs geren kişidir.
Her köyde bir Hatçe vardır…
Çamurlu yolları geçerken sırtında odun, kucağında bebek taşır.
Her şehirde bir Zeynep vardır…
Evlatlarını okutmak için geceleri dikiş diker, gündüzleri temizlik yapar.
Her mahallede bir Ayşe Teyze vardır…
Yüreği dualarla yoğrulmuş, komşusunun derdiyle dertlenir.
Kadın, dünyanın en kadim mesleğinin sahibidir: Şefkatin…
Şehirlerde adına kariyer denilen koşuşturmanın ortasında dahi kadınlar hâlâ evladı için gökyüzünden umut, toprağın altından bereket devşirir. Kimi zaman kendi aç kalır ama evladını doyurur. Kimi zaman kendi üzülür ama bir gülüşle evine bahar getirir. Kadın, öyledir ki; karnında can taşır, yüreğinde dünya…
Neşet Usta'nın da dediği gibi, biz insanoğluyuz, ama kadın insanlığın kendisidir.
O yüzden kadını hor görmek, insanlığın kökünü kurutmaya teşebbüs etmektir.
Kadını dışlamak, merhameti kovmaktır.
Kadına değer vermekse toprağa su vermek gibidir; hayatı yeşertir.
Bugün modern dünyanın parlak ışıkları, kadının asli özünü gölgelemeye çalışsa da; Anadolu’nun kalbinde hâlâ kadın bir sığınaktır.
Evladın ilk duası, eşin ilk yoldaşı, yaşlının en büyük destekçisidir.
Kadın, şifadır.
Kadın, yaşamın kıblesidir.
Kadın, özün özü, mayanın mayasıdır.
O yüzden, ey kalem tutan, söz söyleyen her birimiz…
Kadını yazarken, ağacı yazdığımız gibi yazalım; köküyle, gövdesiyle, meyvesiyle…
Toprağı anlatır gibi anlatalım; bereketiyle, sabrıyla, suskunluğu içindeki sesiyle…
Ve türküyü dile getirir gibi hissedelim; çünkü Anadolu kadını her zaman bir türkü kadar hislidir.
Ve unutmayalım: Kadın, sadece insan değil, insanlığın aslıdır.